11 Şubat 2013 Pazartesi

Ortaya karışık

Halim yok blogcum. Koşturup duruyorum ama sanki bi işe yaramıyormuş bu koşturmalarım gibi geliyor.
---------
Bir işe girerken ilk götürdüğüm kitaplarımdır. Ayrılma söz konusu ise ilk onları nasıl alacağımı düşünürüm. Bugün yine elimde bir bavul ile geldim. Bir bavul götürdüydüm kesmedi tabi, daha büyük bir tane ile geldim. Yıpratıyor artık beni bu iş yerlerime taşıdığım profesyonel kütüphanem. Sabit bir yerim olsa, kitapçıklarımı dizsem masamın arkasına, ihtiyacım olduğuna elimin altında olsalar, aralarına yeni kardeşler katsam. Artık onları hiç bir yere taşımak zorunda kalmasam...
----------
Off off midem ağrıyor midem.
----------
Sade bir lansman yaptık makarnalarıma. Tadanlar güzel şeyler söylediler, mutlu oldum. Keşke daha fazla insana ulaşabilseydim diye de klasik hayıflandım tabi.
----------
İçimden özel soslar yapmak geliyor. Çok çok çok sağlıklı çok çok iyi çok çok ucuz fiyata satılacak, herkesin alıp yararlanabileceği soslar, kavanoz yemekler yapmak istiyorum. Ama bunun için otoklava ihtiyacım var. En ucuzu 60 bin dolarmış be blogcum. KDVsi de varmış bunun bir de buhar jeneratörü gerekiyormuş. Benim etim ne budum ne? Nasıl vazgeçicem hayallerimden? O salak amerikan filmlerinde bile demiyo mu hayallerinden vazgeçme diye. Ne diyim. Bir büyüğüm demişti "Du bakalım çala çala bir havaya gireceğiz." İnşallah blogcum inşallah.
----------
Couch-surfing sitesine üye olduydum. Ben bi yerlere gidemiyorum bari millet gelsin diye. Zaten yazın Avrupayı bisikletle yarıp geçmiş ve Hindistanı hedefleyen iki turisti ağırlamıştık. Ondan sonra girdim couch surfing sitesine. Bu akşam ilk ziyaretçimiz geliyor. İstanbul'da yaşayan genç bir İngilizce öğretmeni. Ben elin Amerikalısına ne pişiricem şimdi? Melül melül baksam kocamın suratına bizi bir köfteciye götürür mü acaba? Yoksa buraların köftesinden yapmak lazım adama. Yanına da bi makarna ama sermayeden yiyom be blogcum. Ne yedirecem bu adama ben? Du bakam.

Hiç yorum yok: