18 Şubat 2013 Pazartesi

İstinyepark'ta bir gün...

Cumartesi günü anneysen.com'un çocuklarda ödül ve ceza üzerine, kurallar vb üzerine bir seminer vardı, ona davetliydim (ne havalı di mi davetli mavetli hehehe). Renkliada'da yapılacaktı, sığmamış İstinyepark Hillside'a almışlar. Yahu ben zaten özellikle son bi senedir kilo veriyorum diye bişicik almıyorum kendime, eskiler ucuzlarla filan idare ediyorum. Anneler ve İstinyepark söz konusu olunca en klasik hatun tepkisini verdim : "Giyecek hiiçççç bi şeyimmm yokkkk". Blogcum dur sızlanma tamam burası gıda blogu ama hem İstinyepark'a hem kıyafete bağlıycam ben konuyu:)

Neyse efem buldum kendimi en zayıf, en cool gösterecek ve tabi en rahat edeceğim kombini şıngır mıngır gittim seminere. Pek güzeldi herşey. Bi gram not ya almışımdır ya almamışımdır çünkü herkes harıl harıl not alıyordu. Sınıfın haylaz öğrencisi modunda çalışkanları seyrettim, nasılsa sonrasında not isteme derdi de kalmadı herkes bloglara yazıyor. Keh keh:))

Eğlenceli ve eğitici bir seminer oldu. Arada çıktım annelere karıştım. Eskiden sözlük zirvelerinde takılırdım artık büyüdüm(!) annelik seminerlerinde milletin mahlasına bakıp okuyup okumadığımı anımsamaya çalışıyorum.

Aynı gün blogcuanne.com'da bizim makarnanın tanıtım / hediye çekilişi olduğundan bende heyecan had safhada. Arada benim dandirik telefonda girip kaç yorum gelmiş, twiterda bahis olmuş mu bakıyorum (herkesde süfer telefonlar var tabi acaip imrendim, çıkışta hemen gidip telefon baktım kendime:)) Blogcu Anne ikinci yarıda konuşmacıydı, çıkışta onunla dertleştim. Napiim dedikçe o beni sakinleştirdi bak bu bir tanıtımdır, dönüşler çok güzel iyi olacak iyi diye. Anneysen.com'a da beraber çalışalım teklifi götürdüm onlar da sıcak baktılar filan iyi tamam güzel. Şimdi çıkıp gezme zamanı ve ama karnım zil çalıyor, saat olmuş 3.

Allahım umarım kimseye görünmem diye gıda katında Burger King'e yanaştım. O kadar Çin Yemeğiydi Moğol Kebabıydı gibi İstinyepark'sal fanfinlere yüz vermeden vuupıra koştum. (Aç parantez. Şimdi blogcum beni ayıplıyor olabilirsin tamam ama ben de bir insanım ve benim de arada sırada pis gıda tüketesim geliyor. Valla bak ayran içtim, lütfen kızma. Kapa parantez) Ama bir de şöyle bişi var : Yediğim en iyi vupırdı be. Patatesler bile daha güzeldi. Zengin AVMsi diye midir ben mi ambiyanstan etkilendim bilemiyorum ama harbi iyiydi. Abi bu burgerler standart değil mi lan, herşeyin en iyisini zenginler mi yiyecek alovvv?

Böyle düşüne düşüne gezinmeye çıktım hazır vaktim varken. Herkeslerde hava bin beşyüz. Ben genelde muayhaneye en yakın ve en nezih Capacity'e gidiyorum maa orda böyle bi hava yok. Kardeşim hiç bi yerde görmediğim telefonlar milletin elinde, ayakkabılar ayaklarında, abalar üstlerinde (aba yazdım ya helal bana:), saçlar başlar makyajlar bi başka. Benim mi duyargalarım çok açık nedir bilemiyorum, aaa LCwaikiki varmış dedim daldım. Anaaaa çevredekiler birden değişti, o zengin takımdan eser yok biz fakirler takılıyoruz sadece orda.)) 

Neyse çok takmadan gönlümde yatan Lacoste'un onda birine bi çanta aldım çok çakma gözükmeyeninden, Peri'ye de  süper cici bi elbise kaptım 12.5 liraya çıktım. Zamanım az kalmıştı hemen pazara indim. Kaaaaççç zamandır kullanıldığı belli olmayan, nasıl temizlendiği meçhul kesme tahtaları üzerinde ortalama bir Türk ailesinin iki haftada tüketeceği eti bir öğününde yiyen abileri geçip zamanında kimsenin suratına bakmadığı ama şimdi pek kıymetli olan kilosu 12 liralık pembe domatesleri kös manava gıcıklık olsun diye mıncıklayıp City Farm'a daldım. Et getirmişler, organik tavuk getirmişler. Aaa ne güzel organik kayın mantarı varmış lan dedirtecek çoklukta mantar vardı dükkanda. Yarımşar kilo salatalıkla biber aldım 12 lira verdim. Benim bok boğazım her daim domates ve biber isteyebilir. Kışın almamaya çalışıyorum ama bunnar organik olunca serada yetişse de nasılsa kimyasal yoktur, diye aldım. Gerçi domatesleri CityFarm'da beğenmedim, Macro'dan aldım. Ama kardeşim domates zamanında yenecek, organik de olsa sera domatesi ne kötü bişi lan. Şimdi evde bi kilo domates var en fazla kremalı domates çorbası olur cinsten. Salatalık da biber de süfer çıktı yalnız o başka...

Domates konusundan anlaşılacağı üzere Macro'yu da tavaf ettim. Göt kadar yer ve acaip kalabalık. Bir sürü peynir vardı. Rani Çiftliği cam kavanozda manda sütünden mozerella çıkarmış. Yaklaşık 100 gram kadar geliyor ve 12 lira kadardı. Alsam çok az, nerde kullanacam diye bıraktım. Bir uygun zamanda deneyeceğim aklıma yazdım. Etiketi okudum. Helal olsun Rani Çifliğine; ISO 22binlerinin yanına PAS'ı da çakmışlar. Kimsenin etiketinde görmediydim henüz. 

Macro'da ben kendimi Avrupa'da filan gibi hissediyorum be blog. Bilmediğim bir sürü marka, acaip değişik / şık / janjanlı ambalaj. Hoşuma gidiyor. Macro olan bir semte zate yolum ne kadar az düşüyor, keyfini çıkarıyorum, bütçem elverdiğince alışveriş yapıyorum. Bu sefer de aldım bişiler. Kullandıkça yazıcam buraya. İlk izlenimler şööyle :

- Orvital Dana Sucuk çıkarmış. Çoookkk pahalı değil. Ufak bir kangala 10 lira verdim. Renk beklemeyin tabi nitrat kullanımı yasak organikte. Henüz dolapta ambalajının içinde kuzu kuzu yatıyor. Bizim baş gurme bakalım fark algılayabilecek mi, bakalım beğenecek miyiz? Orvital'in sosisi sert gelmişti beyefendiye misal. 

- Top Chef izlemiştim bir ara deli gibi. Derdim belki bi iki tarif kaparız filandı ama anacım o kadar hızlı çalışan o kadar kalabalık bir grup söz konusu ki aklımda çok az bişi kalıyodu bıraktım. Onun ana sponsporu büyük bi firma Buitoni adında. Esasında makarnacı İtalyan firmasını sanırım Nestle aldı. Top Chef'e sponsorluk filan ondan sonra olabilir bilemiyorum. Yurtdışında sostu, hazır yemekti baya bi takılıyo bu abiler. Macro'da anca krakeri vardı. Aldım tattım, kuş kondurmamışlar. Bizim Etimek'çiler ne zaman ince krakere geçerlerse en az bunlar kadar hatta daha iyi yapacaklarına eminim. Ama anacım bizde öyle aperatif, kokteyl vb biçiminde takılan bir misafir ağırlama kültürü olmadıkça büyük bir firmanın kraker işine girmesi ve tabi böylece fiyatların ucuzlaması zor. 

- Easy Food'un internet sitesinden vegan şinitzelle köfte aldımdı. Pazar akşamı geldi kargo ile (UPS kargocu yazık lan pazar çalışıyosunuz diyince abla merkeze yazsana diye çok ısrar etti:)) Seviyorum be Easy Food'du belki başında bi hatun olduğu için belki yeni bir gıda koruma sistemi bulduğu için. Macro'ya da özel etli bir yemekle bademli mademli bi pilav üretmişler. Kendi sitelerinde sanırım yok bu ürün ama kocaman kocaman kendi markalarını da basmışlar paketin biz sadece fasoncu değiliz der gibi. Şimdilik almadım bu ürünü, bi ara alıp diğer ürünleri ile arasında fark var mı bakmak lazım.

- Şimdi adını hatırlayamadığım ama İngiliz menşeili büyük bir firma çeşit çeşit kahvaltılık getirmiş ve tanıtım yapıyordu. Müsliye alternatif bişiler yapmak istiyorum, adamlar düşünmüş yapmışlar. Benimki o kadar sanayi işi olmayacak tabi ama olabileceğini görmek bile güzel. (Şerefisizm aklıma gelmişti sendromu işte blogcum:)) Çok pahalıydı yalnız sadesinin kutusu. İki tane numune verdi tanıtımcı hanım bloggerım diyince (ve evet ben de ilk beleş ürünümü aldım blog sayesinde ehe ehe:)) Bakıcam tadına bi ara. Bir de hurma şurubu getirmişler. İster misiniz filan? Yok anam ben hurma sevmem, seneler evvel sirkesini yapmışlığım bile var dedim en bilmiş halimle (azcık ben de hava attiiimmm be blog:)). 

- Hurma şurubunu görünce aklıma agav nektarı geldi. En son aldığım yemek kitabı Aydan Üstkanat'ın ŞekerSİZ'inde vardı  tariflerde. Bizde yok dedi  Macro, Polenezde varmış. Ay gidemedim oraya elimde poşetlerle, nasılsa nette bulur alırım dedim.

- Farklı firmaların ön pişirilmiş buğday ve pirincini aldım. Birer paket. Pahalılar tabi ama önemli olan besin değeri ve tadı. Deneyince yazayım. 

Kısacası bi yarım saat önce daha uygun fiyatta elbise çanta bakan ben, Macro'da fiyatlara deli takılmayıp krakerdi, pişmiş pirinçti ne kadar farklı ve merakımı çeken şey varsa alıp 70 lira bayıldım. Rasyonel mi? Bence evet. Başgurmeme göre hayır. Ama şöyle düşünüyorum : Ben kıyafet ya da giyim açısından bir zengin gibi yaşayamıyor olabilirim ama kendimin de çocuğumun da boğazından iyi, sağlıklı, organik ürünler geçsin istiyorum.

Pazar katını gezerken çantamda ucuna kartımı iliştirildiğim makarna numunelerim de vardı. O kadar dolaştım da kimseye bırakasım gelmedi, ordaki hiç bir dükkanı kendime daha önemlisi ürünüme ve hikayesine yakın hissedemedim. Evet benim makarnalarım şu anda iyi kazanan kesimin alabileceği bir fiyat aralığında ama bu değiştirilemeyecek bir şey değil. Bu ülkede iyi ve sağlıklı ürünleri herkes ama herkes hak ediyor. Artık hedefim kesin ve net : Ürünlerimi iyiliğinden, sağlığından ve kalitesinden ödün vermeden makul bir fiyat seviyesine çekmek için çalışmak ve internet üzerinden herkese ulaştırmak. Bakalım batar mıyım çıkar mıyım zaman gösterecek...

Bu arada 12,5 lira filan ama bizimkine çok yakıştı elbisesi:)))

8 yorum:

Handan dedi ki...

burger king ha! kınıyorum seni kınıyorum bize sebzeli makarna kendine vupır mı vapur mu ( ben yemem bilmem) ben ıslak yerim

:) şaka bir yana istinye parka ben de gittim, bir kez, yazım da bir daha gitmem, pazar günü terkos pasajından ş tişört bir kazak aldım toplamda 20 lira, 5 lirasını teyzem verdi, 15 kaaat harcadım 4 kıyafetim oldu, istinye park ya da mango falan bile gözüme soyguncu gibi göründü be!

bundan sonra ayda 1 terkos, tişört elbise ne bulursam 5 liradan fazla örtünmeye para harcamayacağım.

GM dedi ki...

ayda yılda bi be handanım çok görme vupırı bana:)

giyinmeye para verilecek zaman ve mal var verilmeyecek var:) benim çok para verip aldığım şeyler hep dayanmış ve giyilmiştir. burda bahsettiğim bebişe nitekim hemencecik büyüyolar sen bi elbiseye servet harcadığın ile kalıyosun:))

Mutlu Eller dedi ki...

Çok keyiflendim okurken:)
Ben bile fast food hiç yemezken (çocuklar dahil, daha adım atmadık) sizin gitmenize ne demeli:)))
Neyse ayda yılda bir imiş, affettik:))
Çok havalı yerleri, insanların olmadığı gibi görünmelerini pek sevmem. Ama arada bir nabız yoklamaya gidilebilir, neden olmasın:)

GM dedi ki...

Valla ben de yazarken çok keyifliydim ondan olabilir Semi Hanım:))

Fastfoodu gençlikte baya bi tüketirdim ama şimdi yaşadığım şehirde bi kaç ulusal pizzacı dışında büyük fasfood markası yok. (Burada ah bi getirsek diye pek bi geyik döner zaten sanayciler arasında ama küçük şehir diye franchise vermiyor firmalar). İstanbul'a geldikçe canımız çekerse yiyoruz. Bebiş de şimdiye kadar 3-4 kere ya yemiştir ya yememiştir.) Ben özellikle uzun yolculuklarda, tanımadığım şehirlerde tüketebiliyorum. Bünye benim de bebişin de hassas. Ne idüğü belirsiz lokantalarda salatası yıkanmış mı, eti pişmiş mi derdine düşmemek için fastfoodculara girebiliyorum. Salatalar fena değil, en azından temiz olduğuna emin oluyorum. Bebişe de balıklı tarafından ohhh o sağ ben selamet:))

Mutlu Eller dedi ki...

Alışkanlık haline gelmediği sürece problem değil sanırım:)
Zaten hijyenik şartlar konusunda sorun yok. İçerik ve alışkanlık haline gelmesi problem.
Siz böyle yazınca ben yolda ne yiyorum diye düşündüm. Bilmediğim lokantalara ben de gitmem. Bilmediğim yerlerde et de yemem. Bulursam tost-ayran ikilisi bana yetiyor, çok yemek arayan biri değilim:)) Çocuklara da bebekken yanımda taşırdım. Meyve olarak da Hipp götürürdüm.

GM dedi ki...

Hipp beni de çok kurtarmıştır ve haaala kurtarmaya devam ediyor:)) İndirimde buldum mu hiç acımam alırım:)) Hemen bi dedikodu, Jenifer Anniston da formunu bu kavanoz bebek püreleri ile koruyormuş:)))

Mutlu Eller dedi ki...

Ha ha bunu duymuştum. Hatta pek çok mankenin diyet programında olduğunu biliyorum:))
Hipp bir dönem hiç yoktu burda, sonra tek tük gelmeye başladı. Bebekler büyüyünce şimdi nasıl durum bilmiyorum. O dönemler yurt dışından getiriyordum bir kısmını. Çeşit bol ve çok daha ucuz tabii:)

GM dedi ki...

Yurtdışında herşeyi var tabi. Burda Ülker bile bebek mamalarında bir standardizasyon sağlayamamışken (bi ara balıklı filan vardı yok ne zamandır piyasada) Hippin her ürününü bulamamak çok normal. Bu durumun da değişeceğini hiç sanmıyorum, ancak gelişmekte olan ülkeden gelişmiş ülkeye evrilirsek:))