28 Mayıs 2012 Pazartesi

Banvit'çim sen ne yaptın yaaa???

Banvit ortalıkta dolaşan korkutucu gıda haberlerine cevap niteliğinde bir mektup ile karşılık vermiş. Bir gazetenin aile eki ile de benim reklam (spam) kutuma düşmüş bundan iki hafta önce. Silerken gördüm "Annelere Mektup" yazısını. Dur dedim okuyayım ne demiş. Linki burada ama yorumları yazabilmek için  yazıyı aşağıya kopyalıyorum ve yorumlarımı da parantezi içine farklı renkte yazıyorum:

Banvit'ten Annelere Mektup 


Merhaba, (Merhaba Banvit'çim)

Eminim bu yazıyı okuyan herkes son günlerde çeşitli gıdalar konusunda çıkarılan haberleri yakından takip ediyordur. (Bir anne ve gıdacı olarak evet..)) Bu teorim doğruysa, o zaman çoğunuz şu anda çocuğunuza verebileceğiniz sağlıklı gıdaları nereden bulacağınızı düşünmekten yorgun düşmüş olmalısınız. Çıkan haberler yenir yutulur gibi değil, hepimiz zehirle besleniyoruz. Yumurta, tavuk, süt gibi tüm temel besin kaynaklarımız bizi kanser yapmak üzere üretiliyorlar. (Yok illa kanser yapsın diye üretilmiyolar Banvit'çim daha ilk cümlede hemen saptırmışın lafı. Kanserojen maddeler, antibiyotikler kullanılıyor, sağlıksız üretiliyor deniyor) Sebzeler, meyveler zaten hormonlu, onları da yemeyin. (Hormon tamam o da var ama benim bizzat derdim tarım ilaçları) Peki ya un? Unun sağlıklı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hiç de değil, çünkü buğdaylara da böcekler gelmesin diye insanları kanser yapabilecek ilaçlar sıkılıyor. (Bak burada doğru biçimde ifade etmişsin. "Kanser yapabilecek") Balık? O zaten ağır metallere bulandığı için unutun gitsin. Ağır metallere bulanmamış çiftlik balıkları var ama onlar da yemle besleniyor. Kim bilir o yemin içine neler karıştırıyorlardır. Hadi bakalım ne yiyeceğiz şimdi? Nereden bulacağız sağlıklı yiyeceklerimizi?

Köy ortamını şehre taşıyamayacağımıza göre biz gidip köyde yaşasak? Tarım ve hayvancılıkla uğraşsak, sonra da birbirimizle yetiştirdiğimiz tahıl, sebze, meyve, et, süt, tavuk, yumurta artık ne bulursak değiş tokuş etsek ve sağlıklı beslenip çok uzun yaşasak... (Alttan alta dalganı geçmişsin Banvit'çim ama var ya haklısın esasında. Şehrin az dışında bir süt üreticisini ziyaret ettiğimde "kim burada yaşamak istemez ki" retorik sorusuna "ben istemem" cevabını vermiştim. İstemem bok kokusu içinde  yaşamayı yahu. İstemiyorum takas yapar zamanlara dönmeyi, istemiyorum enginar yetiştirmeyi öğrenmeyi. Makul bir fiyata temiz gıda satın almaka istiyorum şehirde otururken, o kadar..)Sahi eskiden yaşam çok uzun muydu? Yoksa ortalama ömürler son zamanlarda daha mı uzamaya başladı? Eskiden kanser vakaları çok mu azdı? Yoksa şimdilerde tıp çok ilerledi de hastalık teşhisleri mi kolaylaştı? Ne hastalık olduğu anlaşılmadan dünyadan ayrılan büyüklerimizin de kanser olmadığını kim iddia edebilir? (Burası da doğru, eskiden ölen ölüyordu, neyden öldüğünü bilmiyorduk. Ama şu da bir gerçek ki artık elimizde modern dünyanın istatistikleri de oluşmaya başladı. Hani çok uzağa gitmeyelim bundan 20 yıl öncesinden, 90'lardan beri kanser vakalarında artış varmış be Banvit'çim..)

İnternet harika bir araştırma ortamı ama çoğumuz vaktimizi internette şehir efsanelerini takip edip birbirimize yayarak harcıyoruz. Bu efsaneler o kadar komik ki, tavuğu günde iki kez yumurtlatan bile var! (Bak burada haklısın.)  Bunlara inananlarsa bizim eğitim sistemimizin en önemli çıktısı. Neden? Çünkü bize öğrenmek değil ezberlemek öğretildi. Araştırmak, düşünmek değil, önünüze koyulan metne göre soruları cevaplandırmak öğretildi. Sormak, tartışmak değil, verilen bilgiyi olduğu gibi kabul etmek öğretildi. Eh bu alt yapıya bir de felaket haberlerine olan merakımızı eklersek şehir efsaneleriyle kafaların karışması kaçınılmaz sonuç oluyor. (Ya biz internet güzeldir diyoduk ne zaman suç sende değil eğitim sisteminde diyen eleştirilere geldik? Banvit'çim sen ulusal bir firma olarak tüketicine laf ettirtmiyorsun, lafın civarından dolaşıyorsun ama suç sende değil desen de tüketicine araştırmıyorsun diyorsun.) 

Ben şanslıyım, en azından et, tavuk ve yumurta konusundaki efsanelerin ne kadar gerçek dışı olduğunu biliyorum ve çocuklarım proteinden mahrum kalmıyor. (Ben derken kim bu Ben Banvit'çim? Sen misin yoksa birden iç sesi mi oldun bu mektubu okuyan annenin?) Mevsimine göre sebze ve meyve seçiyorum ama hiç organik olanından almıyorum. (Ya bak açık konuşucam Banvit'çim, Bu mektubu ilk okurken aa fena yazmamış lan hissiyatı içerisindeydim ta ki bu cümleye kadar. Lan bi dakka bu ne biçim cümle dedim. Banvit'çim senin organik yatırımın yok diye koooocaaaaaaaa bir üretim, paylaşım ve ticaret sistemini tü kaka demeye ne hakkın var? Bir meyveyi sebzeyi zamanında almanın organikle ne ilgisi var? Sera organiği diye bir kavram olsa da organik tarım ürünleri  mevsimsel hasat takvimine uyar çok çok büyük çoğunlukla; kendinle çelişiyorsun. Turfanda sebzenin negatif algısını organiğe yüklemeye çalışıyorsun. Ayıp ama bu yaptığın yahu. İki gün sonra gün gelip devran dönüp organik işine girersen nasıl yutucan bu lafları?)  Olabilecek hastalıklardan korkarak yaşayıp onları çağırmaktansa, ben çağırmadan gelen beta vs. gibi hastalıklarla uğraşmaya devam ediyorum. (Banvit'çim burada Reiki'ci annelere mi göz kırpıyosun napıyosun? Bu cümle ne demek yahu?? Bak sinirden ne yazacağımı şaşırdım:(() Ama bu hastalıklardan kesinlikle yediklerimizi sorumlu tutmuyorum. (Hah bu da tüy dikme cümlesi olmuş. Tamam ben de sevmiyorum doktorların en ufak bişide "yediklerindendir" demesini, araştırmadan etmeden çeşitli mecralarda gıdacılara yüklenmelerini ama bu kadar kesin bir ifade kullanmak da olmaz be Banvit'çim. Hele ki birazdan tavsiye edeceğin bilimselliğe, uzmana sormaya sığmıyor az önce eğitim sistemine yüklediğin araştırmadan inanmanın kucağına atıyorsun bizi. Olmaz.) 

Sevgili anneler, lütfen aklınıza takılanları birbirinize değil gerçek uzmanına sorun ve yanlışı, doğruyu bilimsel kaynaklardan öğrenip rahat edin. Çocuklarınız güzel büyüsün diye... (Hah sonunda güzel bir cümle yahu. Bak ne güzel kendi sitende bir sürü bilim insanın görüşlerine yer vermişsin, belgelerle, bilimsel çalışmalarla yazılan yazıları paylaşıyorsun tüketicilerinle. Onlar çok güzel ve yeterliyken kim kanına girdi de yukarıdaki yazım hatalarını benim düzelttiğim kopuk cümleleri anlamak için kaç kere okuduğum ordan oraya zıplayan bu mektubu kim yazdı? Sektörden anlamadığı ve gaza geldiği kesin çünkü ticari etiğe bile uymadan kaleme alınmış bir mektup bu. Annelere neden gerizekalı muamelesi yapan bir mektubu yayınlıyorsun Banvit'çim? Ben senin iyi bir müşterinim. Geçen güzel bir sosyal sorumluluk projeni gördüm, bloğa alıp yazayım diye düşünürken bu yazıyla mı seni ağırlayacaktım bu sayfada yahu? Üzüldüm vallahi üzüldüm. Giriş sayfandaki "Piliç üretimiyle ilgili asılsız haberler için tıklayınız." bölümü bize yeterdi, neden bi de bu mektubu yazıp ortalığı bulandırdın ki Banvit'çim, reklamcı gazına mı geldin? Gelecek sefere anneleri hedef alan mektuplarda dikkat et lütfen; onların arasında da senin sektöründen, iyiyi kötüyü ve en önemlisi bilimsel metodolojiyi bilen "anneler" de var. En olmadı ara sor bi bak bakalım GM hanım de, olmuş mu de valla para neyin istemiyorum.)

Sağlık ve sevgiyle kalın, (Sen de Banvit'çim sen de. Bu yazımı sana da gönderiyorum artık kaale alır mısın bilmem. Ama beni çok üzdün haberin olsun.)


Bir kaç gün sonra gelen ek : Olayın devamı için bkz. http://benimgidamuhendisim.blogspot.com/2012/05/banvitten-cevap-geldi.html

Hiç yorum yok: