24 Kasım 2013 Pazar

Bıyık altından güldüren pekmez gelişmeleri

Bazı günler vardır sabah gelen bir haberle ilk önce bıyık altından gülseniz de sonradan içiniz acır.

Bir kaç hafta önce pekmez ile ilgili bir yorum yaptım sonra üzerine bir blog yazısı yazdım. Şimdiye kadar almadığım kadar yorum geldi. Bu yorumlardan çoğu soru olduğu için ikinci bir yazı yazmak şart oldu. Bu arada bir dost Ege'de bir üreticinin tepeden bakar, bilimi hiçe sayar pekmez yazısını gönderdi. Bu kadar tanınmış ve bilinmiş, bu kadar doğal ve sağlıklı üretiyorum diyerek satış yapan birinin bu tavrı beni çok üzdü ve sinirlendirdi. İkinci blog yazısını bu üzüntü ve sinirle bitirdim. Bir çok dost yine yorum yazdı. İlgili yazıyı ben buraya koymamıştım ama yorumlara bir dost eklemiş. 

Bu arada özellikle belirteyim. Bu blogda şimdiye kadar yayınlanmamış takipçi yorumu yoktur. Bana laf eden "Adsız"ların yorumlarını da yayınlayıp artık duruma göre nazik cevaplarımı vermişimdir.

Bu sabah gelen bir yorumu da aynen hemen yayınladım. Bir soru vb değildi. Üzerinde en çok konuşulan çiftliğin pekmez raporunu düşük çözünürlükte göndermiş bir "Adsız". Hani ilginç esasında sonucu güzel çıkan bir analiz raporunu kendi adını vermeden paylaşmak. İlginç ama konu bu değil.

Konu şu : 

Bir sene önce "Karışmayın Anadolu köylüsüne" diyenler, gelen baskılar sonucunda pekmezlerine analiz yaptırmak zorunda kalmış. Bilim böyle bir şey işte. Kendisine karşı durana, görmezden gelene bile hizmet edebiliyor bir analizle bir raporla. 

Hep satılan üründen numunenin doğru alındığını, doğru analiz edildiğini yani kısacası kötü niyet olmadığını düşünürsek bu pekmezin HMF oranı limit içerisinde. Ama ben almazdım çünkü hala çok yüksek, bu değeri 35 kat azaltmak ve 0 ila 1 arasına çekmek varken tabi karışmayalım Anadolu köylüsüne...

Bıyık altından güldüğüm kısım buraya kadar. İçimi acıtan da hala bir yerlerde HMFsi yüksek pekmezlerin satılıyor olması. Benim üzerime düşen bilgilendirmeye devam etmek. Bir Pazar sabahı gazetelerime gömülüğ elimde çayımla keyif yapmaktan geri kalsam da.

İyi Pazarlar.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Tam buğday irmiği nerde kullanılır?

Her tahılın tam halinin daha iyi olduğunu öğreniyoruz yavaş yavaş. Doktorlarımız, diyetisyenlerimiz sağolsun. Biz gıda üreticilerine de bu ürünleri üretmek düşse de uzmanların her söylediği tutmuyor, sanayii de para kazanma derdinde, az üretmek ya da uğraşmak istemiyor. Bazı ürünler arafta kalıp üretilmiyor bu yüzden.

Tam buğday irmiği de bunlardan biri. İrmik kullanılan her yerde tam buğday halini kullanabilirsiniz. Geçen bir soru gelmişti. Makarna,Lütfen!'in günlük mail grubunda cevaplamıştım. Buraya da alayım:

"Bir dostumuz bir çok ürünümüzü kullandığını ama tam buğday irmiğinin yavrusunun mamasına koymak dışında nerelerde kullanabileceğini sormuş. Ben de naçizane cevaplayayım istedim.
 
Tam buğday irmiği esasında irmiğin kullanılabileceği her yere girer. Nasıl ekmekten tam buğday ekmeğe geçtiysek ve artık ev pizzalarını, tostları, köfteye konulacak ekmek kırıntısını, çorbalık kuratonları tam buğdaydan yapıyorsak irmiği nerde kullanıyorsanız tam buğday irmiği de orada kullanabilirsiniz. Tam buğday olduğu için biraz daha su kaldırır yalnız onu belirteyim.
 
Tam buğday irmiği mesela çorbalara un yerine eklenebilir. 
 
Tam buğday irmiğinden mesela irmik tatlısı yapılabilir. (Hatta şekeri az meyvesi çok biçiminde. Allahım aklıma bir fikir geldi, eminim bir çoğunuzun gözünün önünde canlanmıştır kuru üzüm ezmeli irmik tatlısı diiiii miiii:))
 
Eğer benim gibi köfteyi bir kilo kıymadan bir kerede yapıp buzluğa atıyorsanız, tam buğday irmiğini ekmekle beraber ekleyebilirsiniz. Tabi ekmek miktarı azaltılmalı. Buraya ruşeym de ekleyebilirsiniz biraz. Ben Peri'nin ilk parmak yiyeceklerinde bir köfte yapardım pihuuu içinde herşey var kabak, havuç, tam buğday ekmek, ruşeym, tam buğday irmik, bezelye, soğan yerine pırasa. E çocuk eline alıp iki tane yediğinde ohhh herşeyi yedi derdim. Esasında o kadar abartmasam da hala böyle yapıyorum köfteyi. Bir kase yoğurtla 4 köfte yedi mi Peri ben doyuyorum:)))
 
Aklıma gelenler şimdilik bunlar. Ahh tabi bir de makarna yapabilirsiniz onu söylemeyi unuttum. 100 gram tam buğday irmiğine 1 yumurta ve bir tatlı kaşığı zeytinyağı ile taze makarna yapabilirsiniz. Hamuru kardıktan sonra bir yarım saat dinlendirilmesi tavsiye ediliyor. İlla minik kesmek durumunda değilsiniz. Uzun uzun kesip tagliatelle gibi haşlayabilirsiniz. Dikkat! Taze makarna en fazla 3-4 dakikada pişer. Suya attığınızda dibe çöküp sonra yüzmeye başlar. Yüzdü mü pişmiştir, bir bakın tadına ona göre süzün:))

Tam buğday irmiği siz nerelerde kullanıyorsunuz? Yorumlarınızı, düşüncelerinizi gönderin gün içerisinde sosyal medyada beraber paylaşalım, bilgi bir çok kişiye ulaşsın:))"

Bir arkadaşım mailden sonra ekmeğe kullanabilir miyiz diye sordu. Kullanılır tabi de ekmek kabarmaz. Mısır ekmeği misal nasıl tıkızdır onun gibi olur. Ekmeklerin besin değerini arttırmak için ruşeym eklemek daha iyi bir fikir olabilir. 

Krem peynir sorusu

Merhaba Tuğba Hanım,
 
Blogunuzda her türlü sorunuzu beklerim demişsiniz, buna istinaden bir soru sormak istedim fazla vaktinizi almadan...
 
Oğlumun peynirle arası iyi değil bu ara. Peynir yedirmek için yemeklere filan karıştırmaya başladım. Geçen gün şans eseri rast geldiği krem peynire ise bayıldı! Zararlı diye düşünüyorum, doğal olmaması=zararlı denkleminden gidiyorum hep. Doğru mu düşünüyorum yoksa krem peyniri dayayayım gitsin mi? :)
 
Teşekkür ederim, mutlu günler!

Derya

-------

Merhaba,

Bunu bloga yazayım bir ara ama size kısa yoldan bilgimi ileteyim. 

Krem peynir,

düşük kalite peynirlerin 

bol tuz ve yağ ile kullanıldığı 

düşük kalitede, 

düşük besin değerli ve 

yüksek kalorili 

peyniri ucuzlatmak ve 

yan ürünleri vb değerlendirmek için 

sanayi tarafından uydurulmuş bir üründür. 

Krem peynir de üçgen peynir de aynıdır. Daha kaliteli olan krema peyniri ile karıştırmayın ama lütfen (hani beyaz peynir, labne adlarıyla küçük tabaklarda gibi satılıyor). Ben eve hiç almıyorum. Eşim bazen simidin yanına vb öğrencilik alışkanlığı ile dışarıda alıyor yiyor. Ülkemiz peynir cennetiyken ben bu krem peynirlere hep mesafeli durmuşumdur. Yani içerisinde kötü, zehirleyici vb bişi yok ama kaliteli değil sadece o. Karar sizin. Başka çeşitler de deneyin isterseniz. Pınar çikolatalı peynir bile çıkardı bu sorun için. Hem krem değil krema peyniri. 

Bir de illa peynir yemek durumunda mı? Doktoru ne diyor? Genelde süt ürünlerinin alternatiflerini sunun diyorlar gerçi ama siz bir sorun isterseniz.

Bİ de sırf bu peynir yemeyenler için ben peynirli makarna yaptım. Dün bir anneden doğduğundan beri hiç bir peyniri yememiş, hepsini öğürmüş 3 yaşında kızının benim peynirli makarnayı silip süpürünce sevinçle mesaj atması ve beni bilgilendirmesi mesela beni çokkkk mutlu etti. Böyle reklam gibi olsun istemem zinhar ama işte tam da buraya uyuyordu benim ürün:))

Umarım yeterince bilgi verebilmişimdir. 

Sevgiler,

Tuğba

16 Kasım 2013 Cumartesi

Pekmez ve HMF konusundaki sorulara cevaplar

İş hayatımın sanki hiç bir bölümü bu kadar yoğun geçmemişti. Bir taraftan kendi işimi oturtmaya çalışırken bir taraftan kardeş şirketlerin danışmanlık ihtiyacını karşılamak ve daha da önemlisi topluma olan borcumu ödemek için gıdalarla ilgili sorulara cevap vermek, yazmak yazmak yazmak.

Mutsuz muyum?

Hayır...

Yani iş kurma aşaması daha az stresli olsaydı sevinirdim ama ne demişler? Zor olmadan lor olmaz. Ben de en sağlıklı, en iyi, en düzgün loru yapacaksam zorlanacağım tabi.

Esasında zorlandığım konu üretim değil, insanlara doğru bilgi ile ulaşmak. Senelerdir anlatıyorum, bu blogun geçmişi 3 sene, bir senedir de aktif olarak yazıyorum. Ama dün ilk defa rekor sayıda insana ulaştım, bilgilerimi paylaştım. Bir çok yorum ve soru geldi. Yetişebildiğime yetiştim ama yeni bir yazı ile gelen soruları cevaplamak şart oldu.

Peri'nin karnını doyurdum, sütünü içirdim, beyazları makinaya attım, kendime bir sütlü kahve yapıp eski bilgisayarımın başına oturdum. Saat 10:30; bakalım kaçta bitecek yazı:))

Önce özetler:)) Evvelsi sabah Yiyorum Büyüyorum kitaplarının ve sitesinin sahibi sevgili Zümrüt'ün sevgili Diyetisyen Merve Hanım ile yaptığı çocuklarda beslenme röportajında keklerde şeker ve pekmez yerine kuru meyve tercih edilmesi tavsiyesine destek verip açıkta kaynatılan pekmezlerdeki tehlikeler üzerine yaşadıklarım temelli bir yazı yazdım. Beni takip eden bir çok dost sayfasında paylaştı. Bir çok soru geldi, buyrun cevaplara :

- "HMF sekerin isinmasindan ortaya cikiyor ise sadece pekmez degil butun sekerli urunler icin gecerli degil mi bunlar? o zaman butun ev recelleri, nebileyim kabak tatlisi vb zararli?" (Bahar Hanım)

Sağolsun Bahar Hanım hem bloga hem Facebook'a yorum bırakmış, son çalışmalardan dikkatini çekenleri paylaşmış. Ben bu sorusu ile başlıyorum cevaplamaya.

HMF sadece şekerin yüksek sıcaklıkta yanması ile ortaya çıkan bir bileşik değil. Reaksiyonda 2 önemli nokta daha var: Süre ve protein varlığı. Bu yüzden reçeller ve tatlılar daha az süre kaynadıklarından, daha az süre ısıya maruz kaldıklarından HMF oranları limit üzerine genelde çıkmaz. Endüstriyel tip reçeller için tabi ki limit var. Evde yapılan tatlılar ve reçellerde de yakmamaya dikkat etmek gerekir.

Protein de genelde alıştığımız meyvelerde var. Andız ve keçiboynuzunda ise HMF oluşturan reaksiyona giren proteinleri içermediğinden açık kazanda bile kaynatılsa HMF'si düşük çıkan pekmezlerden. Yani köyden pekmez alacaksanız sadece andız ve keçiboynuzu alın lütfen. 

- "Güneşte yapılan pekmez için ne düşünüyorsunuz?" (Buralıolmayan)

Güneşte yoğunlaştırılan reçeller ve pekmezler yüksek sıcaklıklara çıkmadıkları için HMF açısından sorunsuz olabilirler. Bu sadece benim düşüncem, aradım ama bu konu üzerine çalışma bulamadım ne yazık ki:(

- "Aynı mantiktan bizim sulelenin geleneği nar ekşisi de nasibini alır. Saatlerce kazanlarda kaynatilip iyice koyulastirilarak yapilan nar ekşisi sudan bile fazla tuketilir. Neyse ki sülade kanser vakası yok. Sanırım bunun genetik yatkınlıkla da alakası var."(Adsız) 
Nar ekşisi de farklı değil evet. Onu da ürettim bilirim zorluğunu. Piyasada bu yüzden içinde nar ekşisi sosları var. O da başka bir konu.

- "...Babaannemler pekmezle buyuyup hala saglikli bir sekilde hayattaysa ve su anki nesil kanserle savasiyorsa durup dusunmek gerekir."(Nihal Hn.)
Babamın babası yani dedem günde en az bir paket sigara içen bir eski toprak olarak 83 yaşına kadar yaşadı ve o hızlı hayatına rağmen akciğer kanserinden filan değil mide kanamasından öldü. Adsız'ın söylediği gibi genetikle mi alakalı yoksa Nihal Hanımın söylediği gibi sadece bizim nesil mi bilemiyorum, ben doktor değilim. Ayrıca herhangi bir pekmezci ya da ekipmanlarını satan bir firma ile de ticari bağ içerisinde de değilim. Sadece doğru bildiğini söyleyip gezen, bilimsel gerçekleri sade vatandaşın özümseyeceği halde anlatıp uyarma derdinde olan bir anneyim. 

- "Kuru meyve de koyarsak onlar da aynı şeker, yeni mi yuksek ısıda zararlı olacak?"(Natalya Hanım)

Sadece pekmez HMF içermiyor, başka gıdalarda da var. Ama ENNN çok pekmezde limit üzerine çıkıyor. Kekte tek dert kullanılan şeker ve HMF de değil. Akrilamid denilen ve henüz limiti de belirlenmemiş kanserojen bir madde karbonhidratlı gıdaların kızartılması, kavurulması ve fırınlanmasında ortaya çıkıyor. HMF'de en azından limiti ve önlemi biliyoruz. Akrilamid üzerine çalışmalar sürse de henüz hiç bir şey netlik kazanmış değil ve emin olun çok büyük gıda devlerini etkileyecek bir olay bu çünkü kek, bisküi, kahve, patates kızartması gibi endüstrinin üretmeyi çoookk sevdiği ürünlerde sorun var. Gözünüzün önünde ne büyük firmalar canlandı değil mi?:)

Hemen kendi kendime bir soru sorup cevaplayayım:

- Nolcak bu keki hiç yapmıycaz mı? Çocuklarımız başka ailelerde, televizyonda, okulda kek görüp istiyorlar; napıcaz?

Keki tam buğday unu ve kuru meyvelerle karıp 120C'nin altında pişirirsek sorun en aza iniyor. Bu sıcaklıkta pişirebilmek için yayvan tepsiye yayılabilir ya da minik bir lokmalık muffin kağıtlarına konulabilir.

Bu yazıyı yazmam bütün günümü aldı. Arada sizden gelenleri de okudum. Sorular daha çeşitli değil. Tam yazıyı bitirecekken bir dostumuz bir yazı gönderdi. Bir sene önce yazılmış, kendi de organik sertifikasyonu pahalı bulup konvansiyonel tarım yapan ve hem tarım hem gıda ürünlerini kargo ile dileyene gönderen bir girişimci hanım. Yazının ana fikri : Anadolu köylüsü bilir pekmez yapmasını karışmayın! 

Çookkk pardon ama neden ablacım? 

Daha sağlıklısı, daha iyisi varsa NEDEN paylaşmayalım, NEDEN bilinçlendirmeyelim? Pekmezde HMF sorununu limitlerin çok çok altına düşürecek alet ekipmanın bedeli 50-60 bin lirayı geçmez. Ortalama bir köy kooperatifini kurup bu yatırımı devlet desteğiyle rahatça yapabilir. Konvasiyonel üretimi organik fiyatına satarak kazanılan paralardan da yapılabilir. 

İnsanların oturdukları yerden, bilmeden etmeden, danışmadan, araştırmadan kendileri enn ennn iyiyi biliyormuşcasına konuşmasına ifrit oluyorum kusura bakmayın. Ortalıkta çok organikçiyim havasında dolaşıp pekmezlerinde HMF miktarı 10.000'lere çıkmış üretici biliyorum. Ürününe çok güvenen geleneksel üreticiler göndersinler pekmezlerini analize bakalım ne çıkacak? Koştura koştura vakum altında kaynatma makinası almaya gideceklerdir bence. Çünkü hesap ortada: Diyelim ki tatilden dönerken eski üsül kaynamış bir kavanoz pekmez aldım. Muhtemelen kilosundaki HMF miktarı 10.000 miligramdır. Yani bir tatlı kaşığı (yaklaşık 10 gram) bu pekmezden kızıma verdiğimde tam 100 miligram HMF vermiş zehir vermiş oluyorum. Kendi elimle her gün her gün 100 miligram zehir.

Ben kızıma antibiyotik bile vermeye çekinirken nerde her gün zehirle besleyeceğim onu? 

Pekmez eskilerin meyveyi saklama yöntemi ve yüksek besin öğesine sahip tüketilmesi iyi bir gıda. Kesinlikle tüketilmekten vazgeçilmemesi gerekiyor. Ama lütfen lütfen için bu sefer fabrikasyon işi alın. Her sabah çocuğunuzu, kendinizi zehirlemeyin. Bile bile lades demeyin.

15 Kasım 2013 Cuma

HMF ve pekmez hikayesi

Bazen bir oluyor, bir konu üst üste geliyor. Sabahın köründe ayağa kaldırıp yazdırıyor.

Bundan 5 sene önce çalıştığım işyerinde çeşit çeşit organik meyveden pekmez yapmaya çalışıp, lan bunların tebliğine bi bakiim, sakata gelmeyelim, şifa vermeye çalışalım derken zarar vermeyelim dedim ve o gün HMF derdiyle tanıştım.

HMF en çok pekmezde bela olan ama bal ve reçelde de bir kalite kriteri sayılan, protein ve şekerin yüksek sıcaklıkta uzun süre halvet olmasıyla ortaya çıkan kanserojen bir madde. Pekmez için Türk Gıda Kodeksinde verilen limit 75 mg/kg.  

Ne diyodum 5 sene öncesinden? Hah nar gelmiş, organik. Pekmezi yapılacak dedik. Tamam. Attık açık kazana, patron keşke odun ateşinde yapabilseydik öylesi daha güzel oluyor derdinde, benim aklım karışık.

Uzun süre kaynattık. Eh ancak koyulaşıyor tabi. Ben vık vık vık HMF analizinin yapılmasını istedim. Laboratuarın başındaki arkadaş da süper işini bilen biriydi çaattt yaptı analizi. Bir baktım sonuca HMF miktarı bizim el bebek gül bebek yaptığımız güzelim nar pekmezinde kilogramda tam 5000 miligram. Gözlerim yuvalarından fırladı. Laaaannnnnnnn napıcaz modunda dolandım bir kaç saat. Patrondan çekiniyorum, çok sert biri değil ama işte adamın ezelden beri doğru bildiğinin tersine bişi söyleyeceksin. Bu tip şeyleri hazmetmesi zor olabilir. Benim halime acıyan ve depoda yatan litrelerce pekmezin akibetini merak eden mali ve idari işler müdürü, ben ve analizi yapan lab müdürü de yanımda girdik patronun odasına. O gün keyfi yerindeydi, birden suratının değişmesini ve çektiğim eziyeti unutamam.((

Patronu ikna etmek kolay olmadı. Piyasada odun ateşinde pişmesiyle övünen organik mallar vardı. Onların da analizinin yapılması gerektiğini, ondan sonra karar vereceğini söyledi. Hemen aldık çeşit çeşit pekmez. Organikler bizimkinden daha yüksek çıktı 10binlerde filan. Sanayi tipi olanlarda ise 1-2 mg/kg gibi değerler. Hani organik çok iyiydi lan kafa karışıklığı yaşandı tabi ama olay organik-konvansiyonel olayı değil. Tamamen proses.

Pekmez yapmak için suyu uçurmak lazım. Su açıkta ancak 100C'de kaynar. Vakum altında kaynatırsan 58C'de kaynar. Düşük sıcaklık olduğundan şeker de yanmaz. Al gülüm ver gülüm.

Sonrasını kısa geçeyim. Tırın tepesinde gittim Bursa'dan vakum altında kaynatma makinası aldım, geldim kurduk. İlk üretimin başında tırnaklarımı yiyerek bekledim. Sonuç analizden geldiğinde rahatladım. 0.3 mg/kg HMF içeren Andız pekmezi.

O şirkette benim bir sene içerisinde biletimi kesen olayların tepe noktası olsa da bu HMF derdi, hiç bir zaman geri adım atmadım, piyasaya o malı vermedik; yenisini makinada ürettik.

Belki de o zorlu yıllarımın bir sembolü olduğu için HMF derdine bu kadar takık bir profil çiziyorum. Ama kardeşim önüme de devamlı ilgili meseleler geliyor.

Misal dün bir sucuk ve kavurma üretim tesisindeydim Yenice - Kırklareli'de. Tesis güzel filan tamam. Muhasebeci arkadaş meğer yerlisiymiş. Becerikli bir hatun. Ablasıyla beraber mis gibi kuskus ve pancar pekmezi yapıyorlar. Kuskusa salça oldum tabi hemen. Pekmezi de nerde üretiyorlar filan merak ettim. Sağolsun aldı beni kırmadı götürdü evlerine. Pekmez tahmin ettiğim gibi açık kazanda pişiyordu. Dil döktüm dakikalarca, yukarıda anlattıklarımı tane tane, senelerdir geçimlerinin önemli bir bölümünü oluşturan pancar pekmezinin iyiliğini arttırmak için yardım edebileceğimi dikkatli bir dil ile paylaştım. İnanır mısınız, bu konuyu anlatmaya ikna etmeye çalıştığım o kadar yüksek eğitimli insanın aksine hemen kavradılar konuyu, doğrusu ne ise onu yapalım dediler. Dedim kurban olurum. Kosgeb'den destek alırız. Makinayı da biliyorum, ben arkanızdayım, bedava danışmanım kadın girişimciye:)) Kilolarca pancarla uğurladılar beni. Bakalım bir seneyi bulur bişiler yapmak ama mutlu döndüm eve be:))

Kaç zaman önce Gülüş alternatifanne.com a keklerde pekmez kullanımını yaz demişti. Fırsat olmadı ne yazık ki. Bu sabah çocuk beslenmesi üzerine kafa patlatan sevgili Zümrüt'ün sitesinde beğenerek takip ettiğim Diyetisyen Merve Hanım'ın röportajına rastladım. (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/bebek-beslenmesi-sorular/makale975.html) "Keklerde pekmezi kullanmayın, HMF oranı artıyor, onun yerine soğuyunca üzerine sürebilirsiniz." demiş. Sonuna kadar katılıyorum. Keklerde pekmez kullanımı HMF oranını arttırıyor. Limit içinde muhtemelen ama artış var. Hiç HMF tüketmek istemiyorum diyorsanız kekte pekmez kullanmayın.(http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1745-4557.2008.00238.x/full

Esasında burada iki konu var eklemek istediğim. 

1- Eve sadece sanayi tipi pekmez alınmalı. Çünkü ancak bu pekmezlerin HMF değerleri olması gerektiği gibi düşük. Odun ateşinde, köyde, geleneksel vb vb ürünlerden pekmezde kaçınılmalı. 

2- O kadar da kekti, tatlıydı yapmamalı. Tabi çocuklar bildikleri şeyleri isterler evet, bu yüzden illa yapmamız gerekiyor, piyasadaki rafine ürünlerden almamak için. Merve Hanım'ın söyledikleri doğru. Tatlılık için kuru meyvelerden, %100 meyve sularından faydalanabilirsiniz kek, tatlı çörek yaparken. Ya da fırından çıkartıp soğuduktan sonra üzerine sürebilirsiniz pekmez ya da balı. Bala dikkat. Hem 1 yaşın altında çocuklar tüketmemeli hem de bal 45C'nin üzerinde besin değerini kaybeder. Bal şifa niyetine tüketilecekse pişirilmemeli.

Onu yeme bunu yeme ne yiycez demeyin rica ederim.)) Sadece dikkat edicez bi de efem burada ben devreye giriyorum. (Tikkat reklam:)) Aklımda şekersiz bir kek karışımı çalışması var, daha doğrusu ar-gesine başladım. Fena gitmiyor ama bakalım ne zamana bitiricem:(( Bi de bu pekmezci abla kardeş var onlara yardım edicem. Bu zaman zarfında gönlümü kazanacak bir pekmez bulursam da koyarım siteye haberini veririm size:))

HMF'siz günler diliyorum ben:))) Bi de keke abanmayın:)))

5 Kasım 2013 Salı

Fuar, içli köfte, acı sos, proteini arttırılmış makarna, yer elmalı makarna, pakçoy, çiğ süt, Jamie's Italian

Ufak ufak kafamdakileri boşaltayım yoksa patlıycam :

- Kitap Fuarına gitmeye korkuyorum. Bir sürü kitap yüklenicem ve okumaya fırsatım olmayacak diye. Refika'nın Mutfağında Pişen Kitapların ilki Bulgurun Halleri insanı mutlu eden bir kitap olmuş. Fotoğraflar, dizgi, tasarım süper. İçeriğe tabi ki henüz bakıp da bir tarif deneyemedim:((

- Bulgurdan gidelim, Ikea içli köfte satmaya başladı. Bir firmadan alıyor sanırım. Sonunda makinasını yapmayı becerdiler. Böylece ucuzlamış oldu el emeğinden çıkıp. Güzel bir şefin / ustanın elinden tabi yemek başka ama Ikeadaki de fiyatına göre hiç fena değil. Aşağıda dondurulmuş halini satıyorlar. Aldım ama pişirmeyi beceremedim. O kadar yağa yazık zaten. Git Ikea'ya 1.25e nefsini kandır gel eve ne alıyosun?

- Bir kardeş firma acı sos argesi istedi. Acı soslar koruyuculu olur genelde, plastik şişede olduklarından. Instagrama koyunca ilgi çekti, meğer acı sos sever ne çokmuş:) Koruyucusuz becerebilirsem siteye koyacağım. Bugün öğleden sonra denemesi var.

- Plastik ve koruyucu diyince. Eğer salça ya da zeytin gibi ürünleri plastik ambalajda alıyorsanız koruyucu içerdiğini etikete bakmadan da bilin istedim. Plastik ambalaj ısıl işleme gelmez, kaldıramaz ısıl işlemi. Bir de camdan çok daha ucuzdur. Bu yüzden firmalar plastik kullanmak istediklerinde ürüne mutlaka koruyucu eklerler. Bu illa sodyum benzoat filan olmak zorunda değil. Geçen bir zeytin aldım aciliyetten plastikte. Anam deli gibi tuzlu. Basmışlar tuzu basmışlar tuzu. Hemen salamurasını boşaltıp temiz su doldurdum, normale gelir umuduyla. Salçada filan tabi koruyucuyu ayırmak mümkün değil. Katkı maddesiz bir yaşam sürmek isteyenlere duyurulur. Plastikteki salçalara, zeytinlere dikkat, etiket okumaya devam.

- Jamie's Italian açılmış. Gitmek farz oldu tabi adamı kaç senedir izliyoruz. Mehmet Yahşi geçen Pazar Hürriyet'te anlatmış Zorlu'nun food court'unu, açılacakları filan. Jamie's Italian'da herşey organikmiş. Peh peh peh. Bu ülkede komple organik yemek üretimini bir Jamie becerdi sanırım. Kolay mı ayol herşeyi organik yapmak? Şu dilimize bir dikkat etsek. Organik ürün sertifikalı üründür. Ekolojik diyin bari.

- Eatly de gelecekmiş. Hadi bakalım bekliyoruz:)

- Ablamla güçleri birleştirdik. Onun eczanesinde ne diyolar ona hazırlama ilaç biçiminde verdiği bir zayıflama kaşesi vardı. Ben de denemeye başladım. Bir taraftan da yenilik ne ekleyebiliriz, formülü nasıl geliştirebiliriz derdindeyiz. Ama önce uzun uzunnn kendi üzerimizde deneyeceğiz. Hem makarna yiyip hem zayıflayıp kilomu koruyacağım inşallah yaleppim amin.

- Proteini arttırılmış makarna ile yer elmalı makarnayı ekledim siteye. Yeni ürünler bebeğim gibi be.)) Bir heyecanla üretimhanede koşturuyorum ki peheyyy, patron olmasam kesin patron kızar:))

- Arada kazalar olmuyor değil. Pakçoy almıştım lahanalı makarnama eklemek için. Haşladım, çok gerekliymiş gibi cam kavanoza koydum ve elimden düşürüp kırdım. Hayal oldu pakçoylu makarna bir sonraki İstanbul ziyaretime kadar:((

- Ülker de makarna pazarına girmiş. Esasında hemen aç-sıcak suya dök-ye-noodle pazarına girmişler. Dia'da hemen kasa kenarında gördüm aldım peynirli ve domatesliyi. Zaten iki çeşit. İrmikten eser yok (zaten bu yüzden biraz da noodle dedim.) Tabi ki katkı maddeleri çok. Paketi 1 TL ve 87 gramlık üründen hadi bilemedin belki bir kız çocuğunu doyuracak kadar malzeme çıkıyor. Peynirli daha güzel domatesliye göre. Hatta esasında domatesli olmamış:))

- Çiğ süt üzerine bir arkadaş mail attı. Ona verdiğim cevabı ekleyerek bitireyim. Daha gidecek üretimi kontrol edip Bakanlık'a gidicem.

"güzelim günaydın
çiğ sütü sormuşsun
ancak cevap verebiliyorum kusura bakma ama yoğunluk işte

çiğ süt her zaman risktir. aysundan mı alıyorsun sütü. onun hayvanları en azından sağlıklı

sen istatistikçisin beni anlarsın
%100 güvenli değildir çiğ süt. getirileri evet güzel ama riskiyle karşılaştırınca ben almamayı tercih ediyorum. bu kadar  riske girecegime pastorize süt ve organik yoğurt vb tuketiyorum evde. karar senin kısacası

son nokta : bir çiğ süt satışı kanunen yasaktır.

optum guzelim umarım yardımcı olabilmişimdir."