30 Eylül 2012 Pazar

İtalya'ya ve Anadolu'ya aynı gün bi gidip geldim - I


Bebek sahibi olduktan sonra ilk defa bir "parkta" bu kadar zaman geçirdim.) Türk ve İtalyan Mutfak Kültürleri omuz omuza etkinliği için öğlen tam 12'de giriş yaptığım Maçka Parkından tamam artık bitti diye çıktığımda saat 6,5'u çoktan geçmişti. Öğrencilik hayatını "yahu ben yokken eğlenceli ya da önemli bişi olur mutlaka" paranoyaklığı ile geçirmiş biri olarak hiç bir şeyi kaçırmama dangalaklığım hala devam ettiğinden tuvalete gitmeyi ancak akıl edecek kadar gezdim dolaştım etkinlikte ve öhöm tabi herbişileri yazıcam merak etmeyin:)

Geç kalma ve dakiklik fakirliği ile ünlü iki milletin yapacağı her organizasyonda olduğu gibi etkinlik yarım saat geç başladı:) 12'de parka girdiğimde tavalar tencereler, buzdolapları, ocaklar filan yeni hazırlanıyordu. Bilet sahibi olduğumuzu, bu etkinliğe 40 gayme  bastırdığımızı ispat eden bileklikleri takmaya çalışmak zaten baya bir zaman aldığından oturup soluklanmaya bir on dakika kaldı. Maçka Parkı'nın alt ve nispeten düz olan bölümündeki etkinlikte ortadaki  boşluğa arkasında ekranı ile rahat bir mutfak sığacak bir sahne kurulmuştu. Saat 1'e doğru ortam hareketlendi ve ben lezzet avına çıktım.  Bundan sonrasını madde madde yazayım ki konudan konuya rahat atlayabileyim efem:)

- Genel hissiyat şenlikli idi. Bağırış çağrış olmayan bir ortam vardı. Sadece restaurantların bileksizlere yani biletsiz yancılara servis vermemesi bir kaç tatsız harekete sebep oldu o kadar. 

- Genel olarak iki mutfağın birbirine yakın yemeklerinin tadılması, isim yapmış şeflerin canlı yemek pişirmesi ve belirlenmiş konuşmacılarla sohbet düşünülmüş ve açıkçası hepsi gerçekleştirildi. Türklerden bir Borsa restaurant vardı. Mantı, pide, içli köfte ve erişte sundular. Bir de Galata Kiva vardı Türklerden o da şerbet ve tatlı çörek sundu. İtalyan restaurantlarından daha fazla vardı tek tek yazıyorum aşağıda. Grand Hyatt'ın 34'ünde ve Usla'da hem Türk hem İtalyan lezzetleri vardı. Giriş kapısından itibaren yazıyorum sıradan.

- USLA benim bu etkinlik sayesinde tanıdığım bir "Uluslararası Servis & Lezzet Akademisi". Kısa ve uzun dönem eğitimlerini tanıtmalarının yanı sıra iki çeşit yemek servisi yaptılar. Biri bostan patlıcanı ile kekikle mozerellanın birleşimi Melanzale diğeri de minik patlıcanlara birer yutumluk İmam Bayıldı.  Patlıcan sevmemekle tanınan ben bile Melanzale'yi beğendim. Bostan patlıcanı yumuşacıktı ve mozerella da kardeşim ne güzel bir peynir yahu hele ki kekikle. www.usla.com.tr

- Cento Per Cento önce minik zencefilli kurabiyelerle kartlarını dağıttı. Minestrone ve safranlı Risotto servis etti. Yeri Nişantaşı'ndaymış. Şefi daha sonra yemeklerden birini pişirdi ama ben o sırada Arda Türkmen'in konuşmasındaydım. http://www.eksenistanbul.com/tr/centopercento-index.htm

- Mama güzel bir sebzeli kremalı sosla insanın ağzında eriyen peynirli ve incecik hamurlu Tortellini servisi yaptım. Çok severim, çok da güzeldi tadı. www.mamapizzeria.com

- Tortellini'nin yanında Borsa mantı servisi yapıyordu. Ben mantıyı bir çoğunuzun aksine fırınlanmış ve kıyma değil mercimekle severim. Ananemden gelen bir tarif işte naparsın:) Tortellini mantıyı yendi tabi benim için ama mantı da fena değildi şimdi eşşeklik etmiyim.

- Fratelli La Bufala Polanta yaptı. Ben mısırı en fazla cips ve haşlanmış /közlenmiş severim, mısır unu bana ağır gelir. Polantayı da ilk defa orjinalinden tattım, pek bişi kaçırmadığıma sevindim açıkçası. www.fratellilabufalaistanbul.com

- En çok çeşidi Grand Hyatt 34 getirmiş ve vitrin buzdolabına dizmişti. Bir kerede tabağı doldurmadım, gidip minik minik aldım. Sıradan yazayım : 

* Mantarlı ördek (sanırım kürlemiş ya da füme idi ama kalındı ördeği yiyemedim),

* Patlıcan ve özel mantar kızartması (patlıcandan çok mozerella vardı içinde ve çok güzeldi, orda kızarttılar hemen) 
* Hamsi kızartma ama bol limonlu, soğuk haliyle çok güzeldi. Yediğim en iyi hamsi yorumuydu.

* Çerkes tavuğu. Şeflerden biri servis yapma inceliği gösterdi ve Çerkes Tavuğu'nun eski tariflere göre yaptıklarını, tadının daha farklı olduğunu söyledi. Bizim ailede ablamın Çerkes Tavuğu meşhurdur ve ne yalan söyliyim daha güzeldir. Belki harbi Çerkes büyük büyük babanemden tarifi aldığı için:) E kadın 100 yaşını geçkin vefat etti ki biz rahat rahat tarif aldık ondan. Ablama baskı yapayım da yazsın tarifi bi ara:) 

* İnsan taaa Grand Hyatt'a acılı ezme yemeğe gitmez ama kebapçılarda yediğimiz acılı ezme değil onu öğrendim ben 34'ünkini tattığımda:)

* Bakla, humus, bir çeşit şakşuka ve adını soramadığım ve ne olduğunu çıkaramadığım için öğrenemediğime hayıflandığım bir meze daha vardı standlarında. Bittikçe takviye ettiler.)

* Bademli cibez yapmışlar ama Sıdıka'nın ot tabağını tercih ederim. Hah işte yakaladınız beni. Bir hafta önce yazmam gerekiyordu Sıdıka'nın yazısını :)

- Yandaki stand kahvecilerdi. Etkinliğe giderken bir kahve çekmişti canım ama hadi dedim kafein hakkımı etkinliğe saklayayım. Ben sohbetlerden çıkıp da kahvecilere yöneldiğimde çoktan standları sökmeye başlamışlardı tadamadım:(

- Giolitti bir çok çeşit dondurma getirmiş. Ben bitter çikolata, şeftali, yabani vişne ve sadeyi tattım. Şeftali bir çok meyve dondurması gibi buzluydu ama yoğun bir şeftali tadı geliyordu. Yabani vişne ise çok çok hoştu. www.giolitti.com.tr

- Movenpick çok sarı bir Tagliatelle ile Pesto ikram etti. Şefi zaten sonra İstakozlu Fettucine yaptı. Meğer makarnanın bu kadar sarı olmasının sebebi yumurtanın sadece sarısının kullanılmasıymış. E insan otel mutfağında şef olunca yumurtaya acımıyor tabi:) Pesto'da çok hafif bir nane tadı vardı sanki ya da bilemiyorum fesleğenleri fazla tazeydi:) Sadece çam fıstığı kullanmışlar. Makarna çok çok ince açılmıştı, çok güzeldi. 

- Galata Kiva'nın Demirhindi ve Kuşburnu Şerbetleri çok güzeldi. Çörekten ne yazık ki tadamadım. Bir çok şerbetleri varmış sadece bu ikisini getirmişler. Bir çok bileşen var içinde yazamadım ama tadlandırmak için sofra şekeri kullandıklarını öğrenmem akabinde elme suyu konsantresi üzerine söylev çektim. Eh çömez bir mühendis olarak ilk işim konsatre üzerineydi, az mı çalıştım ayol:) Umarım şeker yerine elma konsantresine bir şans verirler. www.galatakivahan.com

- Kullanat.com bir sürü tek kullanımlık ama çok şık servis malzemesi getirdi. Zaten tüm restaurantlar ondan aldılar. Başka ürünleri de var ama 6 saatten fazla kaldım ha gidecem ha gidecem diye onlara da uğrayamadım:(

- Borsa tüm etkinlikte farklı noktalardaydı. Movenpick'in yanında cevizli erişteleri vardı ama tadamadım açıkçası. Onun hemen yanında da Peynirli Pide ve İçli Köfte ikram ettiler. Gözümün önünde sanayi tipi kızartıcıdan tabağa alınan İçli Köfte'lerin bu kadar hafif olması çok güzeldi. Tüm o İtalyan tatları arasından Anadolu'ya ışınlanmak iyiydi; insan köklerini unutmamalı.) Ama şu da var ki o kadar güzel peynirlerin içerisinde (ki bi peynirci de vardı ama ne tadabildim ne kataloglarını alabildim) Borsa'nın pidesindeki lor çok sırıtıyordu. Mayalı pide hamurunun gevrekliği ve hafifliğine hiç uymuyor. Pidelerimize düzgün bir peynir bulmamız lazım yahu:(

- Peynirci vardı dediğim gibi ama atladım. Bilen yorum atsın. Hepi topu kaç yer varmış nasıl es geçtin diyenlere Hyatt'ta çok tadılacak vardı derim sadece:)

-  Son olarak Olivia's Pizzeria'yı yazayım. Levent ve Çiftehavuzlar'da yerleri var. Devamlı taze pizza getirtti sahibi Banu Hanım. Napolitan, Akdeniz ve Milano pizzalarının dışında menülerinde kendi spesiyallerini ve tam buğday pizzalarını görünce "aaa getiririz" deme ve hatta etkinlikte beni bulup sunma inceliğini gösterdiler:) Etkinliğe gelirken Pizza Hut'un yeni tam buğday pizzasının ilanlarını görmüş ve sevinmiştim. Olivia's da yapmış ve tabi odun ateşinde pişmiş ve incecik hamur hiç de öyle tam buğday ağırlığında değil nitekim malum tam buğday makarna da ve çoğu ekmek de beyaz unla yapılanlara kıyasla daha nasıl diyin dense - dilimi eşşek arısı ısırmasın - yoğun oluyor. Buraya bir fırsat yaratıp gitme isteğindeyim.

Restaurantlar bu kadar ama yazı değil. Çok uzatmıyorum sohbetleri, ortamı, gözlemlerimi filan filan yazmaya devam edicem.   

Sonradan gelen ekleme : Yazının devamı burda efem : http://benimgidamuhendisim.blogspot.com/2012/10/italyaya-ve-anadoluya-ayn-gun-bi-gidip.html

28 Eylül 2012 Cuma

Yarın Maçka Parkı'ndan İtalya'ya uzanıyorum:)

Yarın Maçka Parkı'nda "Türk ve İtalyan Mutfak Kültürleri Omuz Omuza" etkinliğinde olucam. Sanırım 12 gibi orda olurum. Bastırdım demin biletixe 39 lirayı, aldım referans numaramı. Bakalım neler öğrenicem neler tadıcam kimleri görücem. Gelen ya da gelemeyip de şuna da bak buna da bak diyen varsa mail atsın : gidamuhendisim@gmail.com. Belki buluşuruz ayol:)

Etkinliğin sayfası burda: Notları derleyip toparlayıp yazması kim bilir ne zamana:))))

27 Eylül 2012 Perşembe

Balık bolmuş çok sevindim. Geçen hafta aldık yedik av yasağı kalktığından beri ilk defa. Her hafta en az iki öğün balık der uzmanlar. Yasak bitince fazlalaştırmak lazım bu sayıyı:)

foto : kaliteliresimler.com
Az koksun diye fırın torbasında denedim ama olmadı. En iyisi yağlı kağıt ya da fırın torbasının açılmış hali üzerine az zeytinyağı ve tuz ile karıştırılmış palamutları dizmek ve fırına salmak. Böylece tepsinin temizliği daha kolay oluyor. Bize 3 balık fazla geldi. Ben de masadan kalkmadan kalan balıkların kılçıklarını temizleyip etlerini minik minik ayırdım (esas güzel kelime ditmek alam yazması değil söylemesi güzel bu kelimenin:))) . Bir soğan, biraz ekmek içi, bir yumurta ve biraz tuz ile klasik köfte gibi yoğurdum ve 3 küçük  güveci doldurup buzluğa koydum. Henüz fırsat olmadı tadına bakmaya. Aaaa bu akşama yemeğim yok ben onları yapayım: Sağol blogcum bea:)))

26 Eylül 2012 Çarşamba

Knäckebröd Flerkorn - Ikea Gevreğini Aklama:)

Geçen yazdım İkea'nın gevreğini hem okunmuyor hem yenmiyor diye. Esasında ayıp di mi okunamıyo demek ben okuyamıyorum :)) Ama bir şans daha verdim sevgili Knäckebröd Flerkorn'e. Eeee sevgili dediğime göre beğendiğim anlaşılmıştır efem. Haksızlık etmemek için hemececik notlarımı yazayım karşılaştırmamı yapayım dedim. 

İyi bir gıdanın ne olması gerektiği üzerine yazmayı da düşünüyorum. Bak bu başlangıç olacak nitekim kriterleri sıralayayım :


- İçerik : Türkiye'de bu kadar çeşitlilikte tahıl içeren gevrek ne yazık ki üretilmiyor. Henüz diyeyim de umut içerisinde olduğumu belirteyim. Çok tahıllı gevrekler hep ithal. İçindekiler bölümü çok sağlam : Tam çavdar unu, yulaf ezmesi, susam, buğday unu, su, tam yulaf unu, arpa unu, maya, tuz, emülgatör. Burdaki emülgatör kullanım dozaj sınırı olmayan bir monogliserit. Gevreklerin her biri 40 kCal imiş. Pakette değil internette yazıyor bu bilgi.


- Gramaj ve Fiyat  : Paket 250 gram. İçinden 25 civarı gevrek çıkıyor. Fiyatı 5 liraya yakın bir küsüratta. Her bir gevreği 25 kuruş olduğunu hesaplayabiliriz kısaca. Pahalı mı yani? Evet..


- Ulaşılabilirlik : Sadece İkea'da satılıyor. İnternet sitesinde de yok. Bundan her sabah yemek isterseniz gidip paket paket almanız gerek.


- Benzerleri ile karşılaştırma : Bu kadar yoğun gevrek piyasada yok ama en yakını Light Etimek. En dandirik bakkalda bile bulunan Etimek tabiki daha ucuz ve daha kolay ulaşılır. Bir de Etimek'i yemesi daha rahat; Knäckebröd Flerkorn'u ise bir çorbaya filan kırmadan yemesi zor açıkçası. 


- Gıda güvenliği : Kuru kabul edilen bir gıdada zaten pek risk yoktur. Bir de zaten bizim uyum sağlamak için bi tarafımızı yırttığımız bir ülkede üretiliyor ve bir çok gelişmiş ülkeye gönderiliyor. İsveç vb delisi değilim sadece gerçekleri yazıyorum:)


Kısacası sağlıklı ve güvenilir ama pahalı ve zor ulaşılmasından dolayı bir Ikea turundan sonra iki paket çantaya atılabilecek bir gıda. Bir kaç çeşit kardeşi de var kendisinin Ikea'da. Benim kişisel tercihim sabahları bir domates rendesi içinde biraz beyaz peynir ve kekikle beraber yemek. 

25 Eylül 2012 Salı

GDO'da tartışmalar alevlendi.

Sabah sabah gazete turunda hemen karşıma çıktı Koray Çalışkan'ın yazısı : GDO-kanser ilişkisi kanıtlandı. Yazıda çalışmanın bağlantısı da var. Sözlüğün makale aranıyor duyurularına yazdıydım gönderdi sözlük dostları. 

Çalışmayı incelemeden yine de bir araştırma yapayım dedim. Bu çalışmayı karalayanlar önde çıkıyor Roundup-GMO yazdığınızda Google'a. Hepsine bir bakmak lazım ama çalışma ilginç çünkü ilk defa uzun süreli etkiler incelenmiş. Çalışmadan önemli başlıkları  şurdan bulabilirsiniz : http://research.sustainablefoodtrust.org/#_evidence

Bu yazıyı şimdilik bitirmiyorum. Hep beraber okuyalım, soralım, sorgulayalım diye. Yorum bırakın lütfen kafanıza takılanları. Ben okumaya gidiyorum. Du bi kahvaltı mı yapsam önce:p

İlk ek : Çalışma elime ulaştı. İsteyen yorumda mail atsın gönderirim. Eklentileri de bundan sonra "-" işareti ile şey edecem. Bilginize:)

- Bir dost bu çalışmanın yayınlanalı çok zaman olduğunu, bunu bir gazeteden öğrenmemi ayıpladığını ve çalışmada bilimsel sorunlar olduğunu söyleyip inceleme linklerini gönderdi. Kendisine de yazdığım gibi ben şu anda yabancı basını takip etmiyorum GDO konusunda. Bizdeki yansımaları üzerinden eğer merak uyandırırsa ilgileniyorum. "Ne bu ya bana hemen misyon yüklüyosun kardeş?" demedim gerçi kendisine ama her an diyebilirim:)))

http://www.nhsinform.co.uk/behind-the-headlines/food-diet/2012/09/claims-of-gm-foods-link-to-cancer-disputed-by-other-researchers

http://www.newscientist.com/article/dn22287-study-linking-gm-crops-and-cancer-questioned.html

Yani bugün okunacak çok şey var çokkkkkkk........

- Konu üzerine Koray Çalışkan'ın yazısı altındaki fırat1729 mahlaslı yorum en detaylı inceleme olmuş. 

- Araya giren işlerden ve başka bi kaç sebepten mütevellit bu yazıyı burada kapatıyorum. Dün gece bir blog yazısı gönderdi bir dost :  http://komunaliskembe.blogspot.com/2012/09/koray-calskan-ile-pseudo-bilimcilik.html#axzz27YUnA2TH Koray Çalışkan'ın yazısını deneme ya da köşe yazısı değil de tezmişcesine parça pinçik etmiş bir yazı. Yazı çok tasvip etmediğim "ben senden daha zekiyim" tarzında yazılmış olsa da doğru noktalar barındırıyor. Harbiden halim yok ama bu konuda klavye tıkırdatmaya.

20 Eylül 2012 Perşembe

"Hangi Yumurta?" - Anneloji.com Yazısı

Anneloji beğenerek takip ettiğim bir site iken beraber çalışalım tekliflerini geri çevirmek olmazdı. İlk soru cevap yumurta üzerine. Buyrun yazıya efem : http://anneloji.com/archives/6593

19 Eylül 2012 Çarşamba

Kısa kısa: MSG, Knorr, Ikea, Tamek, Metro

Klasik blog cümlesi : Yazacaklar birikti. Zaten çoktu da üzerine 4 gün İstanbul ziyaretinde alınanlar, tadılanlar, görülenler filan filan eklendi. Bir kaç not geçeyim :


resme aldanma resme aldanmaaaaa!!!
- Knorr çorbalarda monosodyum glutamatı kaldırdık dedi. Esasında Ramazan'dan önce dedi bunu ama benim alıp tatmam ancak bu zamanı buldu. Valide Sultan Çorbası'nı yaptım. Fena değil tadı ama yemek diktatörü sevdicek beğenmedi. Köftesi biraz daha fazla olsa bildiğin sulu köfte olacak. Esasında pratik bir sulu köfte bazı olarak kullanabilir kimisi:)) MSG konusuna geri dönersek söylemiştim. Tüketici bastırdı mı firmalar değişikliğe gider. İyi oldu bu msgsiz çorbalar her ne kadar msgnin abartıldığı kadar sorun yarattığını düşünmesem de. Siz yine de gözü kapalı almayın hazır çorbaları msgsiz diye. Mutlaka etiketi okuyun.. Hazır çorbalardaki tek tehlike yüksek tuz oranı kaldı. Yakında bu konuda da car car car mesajlar yağmaya başlar. Firmaların bu konuda adım atması bi iki seneyi bulur.


okunmuyo da yenmiyo da kardeşim..
- Ikea'ya geçen gidişimde organik reçel bulduydum. Kuş kondurmamışlar. Yazmaya değer değil. Bu sefer erken vakitlerde aç bilaç oralardaydık. Hafta içi sabah 11'e kadar 1,95'e güzel kahvaltı imkanı devam ediyor. Sanırım vazgeçmezler. Ortalık okula çocukları bırakmış gelmiş annelerle doluydu nitekim. 95 kuruşa Simitler tap tazeydi. Nutella'nın en sağlıklı hali olan 3 gramlık porsiyon da insanın tatlı ihtiyacını gideriyor tabi:)) Çıkarken gıda reyonuna yine göz attım. 2 kilo köfteye 39 lira istiyorlar. Yahu ben 39 liralık malzemeyle kaç kilo köfte çıkarırım haberin yok İkea:) Bi de gevreklerinden alayım dedim. Allahım yatıp kalkıp Eti'ye şükrediyorum kepekli Etimek ürettikleri için. Bu ne ya İkea'cım, hem okunmuyo hem yenmiyo. Bi tanesi de 40 kkalori. Aghhhh...

- Bi kafayı toplasam çiğ süt yazısını bitiricem. Bir de herkesin çoktaaaannnn gittiği ama benim ancak içeriye adım attığım süper bir mekan var. Orası da süpriz olsun efem, ileriki günlerde yazıcam ilk restaurant / mekan / cafe işte adı her ne ise yazımı:)))

- Tarhana yaptım. Şu anda kuruyor. Cumartesi çalışmayıp da sabahın köründe uyanınca pazara gittim. Minicik kırmızı biberler beni kendilerine çekti, makarna tarifi deneme hayallerini tarhanaya çevirdim; pişman değilim.)) 10 gün mayalandı. Şimdi kuruma aşamasında. Kilolarca malzeme alıp yapmaya gerek yok. Tüm malzeme, miktar, teknik ve tabi besin öğeleri ile karşınızda olcam. Hele bi kurusunlar da..

- Ayol böyle kısa kısa yazmak daha iyiymiş. Üstünden yük kalkıyor insanın. Hayır tamam blog kişisel bir zevk ve seçim, işi doktora tezine döndüren benim ama ben böyleyim napiimmm..

- Tamek Menemen Harcı çıkarmış. Henüz tadına bakmadım ama pembe domatesler ile köy biberlerinden yaptığım 3 kavanoz harcım dondurucuda kuzu kuzu yatsa da tüm kış eminim yetmeyecek. Bir bakmak lazım tadına. Umarım çok asitli değildir. 

- Kısa kısa yazmak süpermiş. Böyle elimde bir bardak çayla ayağımı altıma alıp daldan dala muhabbet ediyomuşum gibi geldi. Eee daha daha nasılsın blogcum:)))

- Metro Gross Market Kozyatağının gıda bölümünü incik cincik gezdim. Eskiden çok yakın otururdum, tüm donmuş ürünleri filan burdan alırdık. Şimdi en yakın Metro'ya 200 km uzak olduğumdan Natura Verde adı ile çok ucuza dondurulmuş sebze vb çıkardıklarına sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim. Bir akşam yemeğinin garnitürü 5 dakikada tabakta. Yıkanmış temizlenmiş, susuz bir şekilde torbaya girmiş. Brokoli, karnıbahar, biber ve mısır. 450 gram kadar bir sebze. Akşam hemen salata niyetine buharda pişirip masaya koyduk. Az bir zeytinyağı ve limon ilavesiyle muhteşem oldu. El kadar şeye 2 lira vermem diyebilirsiniz ama ben bu kadar pratikliğe veririm vallahi:))) Resim bulamadım gidin bakın işte..

- Kış sebzeleri pazarlarda görünmeye başladı diye sevinen bir manyak ben miyim:))

Şimdilik bu kadar. Daha notlarım yazacaklarım bitmedi tabi ama "okuneybıl" bir uzunluk iyidir:))

13 Eylül 2012 Perşembe

İglocum balık işi güzeldi de bu tavuk nerden çıktı yahu?

İglo yeni sayılır Türkiye pazarında. Çevreci tarafım dondurulmuş ürünlere biraz gıcık olup elimi geri çektirse de pratik ve sağlıklı gıdaları seven anne tarafım derin dondurucumuzu boş bırakmıyor. Her markete gidişte pahalı İglo bezelyeler indirime girmiş mi diye bakarım. İndirimdeyse alırım. Kış günü hepimizin severek tüketeceği güzel bir sebzeyi masaya koymanın hazzı başka nitekim. Balık açısından da Iglocuyum. Balık kroketleri çok başarılı. Gerçi tüm balık kroketlerin üstü fazlasıyla kaplama oluyor; pişirdikten sonra soyarak içindekini yediriyorum bebişe ama olsun. Nitekim ben de anam ve bir çok takıntılı Türk kadını gibi balık kokusundan hazzetmiyorum; bu kroketler kurtarıcı olabiliyor.

Iglonun bezelye ve balığı dışında başka bişeyini almıyorum pek. Pahalı geliyor çünkü. Biber pazarda manavda her daim, dondurulmuşuna gerek duymuyorum. Bi prenses patates tutturmuş. Bi arkadaşta yediydim. Lan bildiğin patatesi allamışlar pullamışlar. Geçiniz efem geçiniz. Sonra bi de buharda sebze yapmışlar. Bi avuç sebzeye tarla parası veriyosun, olur mu yahu:) Kuzey Avrupa için ortaya koydukları çözümler bize pahalı. Arada meraktan ya da değişiklik olsun diye indirimde alırsın o kadar.

En son tavuk serisini çıkardı Iglo. Dedim balık gibiyse yaşadık. Hele bi de Chicken Nuggets üzerinde "Kıyma değil %100 parça piliç kullanılmıştır" yazıyor. Dedim bak ne güzel balık kroket gibi yaptılarsa ne ala. Eve geldim bi pişirdim, yardım birisinin için. Balık kroketinde olduğu gibi löp et bekliyorum. Ama değil karışım çıktı. Dedim tabi nugget aldın bi de kutuda Chicken Fingersları var. Gittim onu da aldım. Onda da aynen kıyma değil %100 piliç eti kullanılmıştır. Kutunun arkasını çevirdim piliç göğüs etini marine edip kapladıklarını söylüyorlar. Yine pişirdim yine kestim bi parça aaa yine lop et değil. Yine karışım. İglocum kıyma haline getirmeden löp et kullandım diyosun ama ürün neticede kıymadan yapılmış görüntüsünde ve lezzetinde. Ben şimdi löp değilse bu et neden gidip 30 gramdan 10 parça toplam 300 gram kaplamış tavuğa 8,5 lira vereyim ki? Aynı paraya iki göğüs alırım, dilimlerim, yumurtaya sonra da ister galeta ununa ister şu kaplama harçlarından birine bular kızartırım. Ha vakit dersen vakitte haklısın seninki daha kolay ama 300 gramı 8.5 lira be İglocum. Kilosu 28 lirayı geçiyor. Banvit'e ürettiriyorsun neden bu kadar pahalı ki? Yok pratik de olsan sağlıklı ve hijyenik de olsan (ki bu son ikisini mutlaka olman gerek) bu kadar paraya yazık. Bak burası Türkiye, benden söylemesi. Türk insanı balığın kokusuylan, temizlemesiylen filan uğraşmaz bayılır balık kroketine o kadar parayı ama bu tavuk işi ı- ıhh.. Olmamış..

5 Eylül 2012 Çarşamba

Organik Gıdaların Besin Öğeleri Konvansiyoneller İle Aynıdır.

Bomba haber gibi gelebilir kimilerine ama ben şaşırmadım :

Organik tarımla üretilen meyve ve sebzeler konvansiyonelle üretilenlere göre daha fazla vitamin, mineral filan filan içermiyor. İmza : Stanford Üniversitesinden bir grup bilim insanı. Newyork Times haber yapmış. Daha sade bir dille yazılan aynı konu üzerine başka bir haber daha var. 

İşin özü şu :

- Organik sebze ve meyveler geleneksel yolla üretilenlere göre daha fazla vitamin ve besin maddesi vb içermiyor.

Organik sebze ve meyveler geleneksel yolla üretilenlere göre daha az böcek ilacı ve kimyasal içeriyor. Hiç içermeme söz konusu değil çünkü tarladan tarlaya vb bulaşma oluyor. Organikler kimyasal açısından daha temiz ve konvansiyoneller kimyasal açıdan limit içerisinde. Tabi bu çalışma ABD'de yapılan bir çalışma. Bizde kimyasal limitlerini aşanlar çıkınca da şaşırmıyorum nitekim  denetimlerimiz zayıf.

- Organik etde de aynı durum geçerli. Belirgin bir besin öğesi farklılığı yok. Sadece bakteri oranında bir düşüş var ama her türlü bakteri zaten düzgün bir pişirmede elimine ediliyor.

- Organik süt daha fazla omega-3 içeriyor. Bu güzel haber özellikle ben bebişe organik süt verirken:)

- Amerikan organikçileri kısaca bu haberi "biz zaten besin öğeleri için değil daha az kimyasal için destekliyoruz organiği" özetiyle karşılamış durumdalar. Ama ana akım medyanın mal bulmuş mağribi gibi bu habere atlamalarından da şikayetçiler. https://www.facebook.com/ewg.org

- Stanford'dan önce bu araştırmayı Sakarya Üniversitesi'nden şu anda ne yazık ki adını hatırlamadığım bir hocamız yapmıştı. Tabi ki bu çalışma duyulmadı çünkü organik gıdaya yatırım yapanların pek hoşuna gitmiyordu (O zaman ki patronuma bu haberi verdiğim andaki yüz ifadesini unutamam:)

- Stanford'un çalışması 4 senede gerçekleşmiş bir istatistiki çalışma. Organik gıdaları ele almış 237 çalışmayı incelemişler ve organik gıdaların beslenmeye eklenmesinin sağlığa pozitif katkısına bakmışlar. Araştırmayı finansör almadan ve tarafsız tamamlamışlar ve bu konuya hassasiyet gösterdiklerini özellikle belirtiyorlar.

- Çalışma tad konusuna hiç bakmamış. Bizde organik gıda tüketicisi buna çok önem verir. Misal ben çocuğuma benim çocukluğumda yediğim lezzetteki kaşarı, yoğurdu ve peyniri yedirmeyi tercih ediyorum.  

- Haberde de bulunan bir noktayı tekrar hatırlatma yarar var : Meyve ya da sebzenin olgunluk durumu organik ya da konvansiyonel olmasından daha çok vitamin içeriğini etkiliyor. Örneğin olgunlaşmamış organik bir meyvenin vitamin içeriği olgunlaşmış konvansiyonel aynı meyvenin vitamin içeriğinden daha az. Sırf organik diye buruşmuş, tazeliğini yitirmiş ve hatta hala ham sebze meyve almayın kısacası.

Bu konu bizim medyamızda ne kadar yer alır ne kadar ses getirir bilemiyorum. Ben hala organik üretimi ve sürdürülebilir tarımı destekliyorum. Nitekim senelerdir biliyordum ve söylüyordum ekstra bir besin öğesi içermediklerini. Ama organik tarım sürdürülebilirdir; daha az kimyasal kullanımı ile doğa ve insan ile dosttur. Türkiye'de organik üreticilerin çoğu bu bilinçle üretim yapar; bu işte çok para var diye girenin ben henüz görmedim. Organik işinin ruhsal bir boyutu bulunuyor yani ama organik ürünler tüm dünyada pahalıyken bizde daha da pahalı hala ne yazık ki. Bu da tüketimi düşük seviyede bırakıyor. Organik ürünleri bütçe el verdiğince almak, konvansiyonel ürünleri de yerel ve küçük üreticilerden temin etmek şimdilik en "doğa sever" yaklaşım. Ben şahsen bunu yapıyorum. Bu tip haberleri de insanların bilgi seviyesi artması ve ona göre seçimlerini yapsın diye yazıyorum. Hep söylerim nitekim "Bilgi paylaştıkça çoğalır".